Allah Teâla, Hz. Adem’den itibaren yeryüzündeki insan varlığına ilahi gerçekleri bildirmek, anlatmak, kısaca tebliğ etmek üzere çeşitli zamanlarda peygamberler, suhuflar kitaplar göndermiştir. Bütün bu ilahi mesajların temel içeriği Allah'ın varlığı ve birliğinin insanlara bildirilmesi, insanları yoktan var eden yüce yaratıcının, kendisine ibadet edilmeye layık tek varlık olduğu, gönderilen tebliğcilerin sadece birer vasıta olduğu gibi bir takım mesajlardır.
İnsanlığa gönderilmiş olan ilahi bildirilerin sonuncusu Hz. Muhammed vasıtasıyla nazil edilmiş olan Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim, kendisinin Allah katından olduğunu (Ankebut, 29:50); insanlığa bir hidayet rehberi olduğunu (Bakara, 2:2; İsra, 17:9); insanların akletmeleri, düşünmeleri için indirildiğini (Nahl, 16:44; Nisa, 4:82); peygamberin görevinin sadece tebliğ olduğunu (Enbiya, 21:109); insanın irade sahibi bir varlık olarak yaratıldığını ve akıl sahibi bir varlık olarak gerçeği arayıp bulmakla yükümlü olduğunu (Bakara, 2:30) söylemektedir. Bunların yanında Kur’an’da insanların akletmelerinde kendilerine yardımcı olacak, geçmiş kavimlerin çeşitli tarihi hadiseleri (kıssalar); dünyayı gezip dolaşarak ibret almaları, Allah’tan başka bir yaratıcı olamayacağını kendi akıllarıyla keşfedebilemeri için neler yapmaları gerektiği konularında da bilgiler mevcuttur. Bundan başka, Kur’an’ın iniş sürecine şahit olan toplumun geçmişte sahip oldukları bir takım örf, adet, geleneklerin yanlış ve doğrularının neler olduğu, insanın yeryüzünde insan gibi yaşamak için ihtiyacı olan şeylerin anahtarları, sosyal, hukuki, kültürel hayatın her yönüyle insanların insan gibi yaşama standartlarına göre şekillendirilmesi gerekliliği ve bunu yapmanın insanın görevi olduğunu bildiren hükümler de yer almaktadır. Kısaca Kur’an-ı Kerim bu dünyada yaşayan insanların, bu dünyayı imar etmelerini, bunu yaparken de bütün nimetlerini karşılıksız olarak kendi emrine amade kılan yüce yaratıcıya karşı kulluk görevlerini eksiksiz yerine getirmelerini istemektedir.
Kur’an-ı Kerîm, insanların yeryüzünü imar etmelerinde yol gösterici, dünya hayatında ve ebedi hayat olan ahirette mutlu olmaları için yapmaları ve yapmamaları gereken bazı şeyleri bildiren bir rehberdir.
Kur’an’ın indirildiği toplum Arap toplumu olmasına rağmen, Kur’an ve onun insanlık için seçtiğini bildirdiği İslâm (Maide, 5:3) bütün insanlığa gönderilmiştir. Hatta denilebilir ki insanlığın geneli için gönderilmiş tek din olduğu için, evrensel olan tek din İslâm’dır.
Kur’an-ı Kerîm’i özellikleri açısından incelediğimizde, O’nun bir hidayet rehberi olmasının ve bütün insanlığa gönderilmesinin yanında şu özellikleri de saymamız mümkündür:
1)Kur’an Hz. Muhammed vasıtasıyla gönderilmiştir.
2)Kur’an’ın dili Arapça’dır. Kur’an’ın dilinin Arapça olması bir takım insanların Arapça’nın kutsal olduğu gibi bir kanaate ulaşmalarına yol açmıştır. Halbuki onun Arapça olması, gönderildiği toplumun anlaması içindir. Yoksa, Kur’an başka bir dili konuşan bir topluluğa gönderilmiş olsaydı, dili Arapça olamazdı.
3)Kur’an’da insanların günlük hayatlarını düzenlemekle ilgili temel ilkeler vardır. Fakat Kur’an ne bir anayasadır, ne de hukuki düzenleme aracıdır. Kur’an, okunulup, anlaşılarak, hayata geçirilmesi istenilen, insanların hayatlarını düzenlerken ondan çıkarılan ilkeler doğrultusunda hareket ettikleri ilahi bir rehberdir.
4)Kur’an’da yer alan hukuki düzenlemeler sınırlıdır, dolayısıyla hayatın tamamına ilişkin hukuki düzenlemeler Kur’an’da bulunmaz. Fakat insanlar içinde bulundukları zaman, mekan ve şartlara göre, Kur’an’dan hareketle hayatlarını düzenleme imkanına sahiptirler. Bu imkan İslâm'ın diğer bir kaynağı olan kıyas ve içtihat olarak adlandırılır.
Bütün saydığımız ve sayamadığımız bütün özellikleriyle Kur’an-ı Kerim, İslâm Dini’nin ilk ve en önemli kaynağıdır. Diğer bütün kaynaklar (Kıyas, icma, içtihat, maslahat, örf vs.) Kur’an’a dayandırılarak kullanılmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ